19 Şubat 2012 Pazar

Aylak Adam

   Tavsiye üzerine başlanmış,umduğundan daha çok şey bulunmuş bi kitaptır kendileri.Yusuf Atılgan'ın ilk romanı olmakla birlikte Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkmıştır.Çabuk sıkılanlar için hayli ince,akıcı bir kitaptır.

Vikipedia'dan kopyala yapıştır yapmak gerekirse olay bundan ibaret:
  Bir ismin bile çok görüldüğü C.’nin bir yıl boyunca başından geçen olayları anlatan kitap, dörde ayrılmış olup her bölümde farklı mevsimlerde C.nin yaşantısını ele almıştır. Babasından kalan emlaklardan aldığı kiralarla çalışmadan geçinebilen C., gününü kitap okuyarak, kahvehanelere, restoranlara, barlara giderek, film izleyerek, bol bol yürüyerek, sanat çevresinden arkadaşlarıyla sohbet ederek ve durmadan düşünerek geçirir… C., toplumla uyuşamayan, ataerkil yapıya ait olamayan, iki kişiden kurulmuş toplumların “en iyisi” olduğunu düşünen ve bu uğurda ‘gerçek aşk’ı arayan; huysuz, sıkılgan, mutsuz ve ‘aylak’ bir adamdır. Romanın konu edildiği bir yıl boyunca C.’nin başından iki aşk macerası geçer. İlkinde üniversite öğrencisi ‘süssüz, sade’ Güler’den umduğunu bulamayan C., yaz aylarında gittiği pansiyonda karşılaştığı eski sevgilisi ‘ressam ve kişilikli’ Ayşe ile de olaylı bir aşk süreci yaşar.
Aylak Adam, aradığı ve tek tutamak olarak gördüğü gerçek sevgiyi, o kadını ararken aslında sürekli O'na teğet geçmektedir. Yolda, tramvayda ya da kumsalda çok yaklaşmakta; fakat O'na erişememektedir.

Tamam olay bundan ibaret,ibaret olmasına da bide işin şu boyutu var:
Hani bişey düşünmüşsündür önceden,günlük bi konu hakkında bi fikrin vardır aslında ama birilerine anlatmaya kaltığında belki doğru kelimeleri bulamadığından belki yeterince üzerine düşünmeyip destekleyemediğinden, karşındakine satamazsın,etkileyemezsin onu.Sonra bi kitap okursun ve senin düşündüğün şeyi yarım asır önce biri daha düşünmüştür. "heh evet işte ben de böyle düşünüyorum ama sen ne de güzel söylemişsin be arkadaş"  dersin ya ; işte bu kitap ,o kitap. Saptamaları var,senden daha güzel anlattığı.
Bazı parçalar var bu söylediğime örnek olabilecek ya da olmayacak ama kitap hakkında bi izlenim uyandıracak:

* "Sabahları geç kalkmaya alışmış bir insan,bir gece yatarken 'yarın erken kalkmam gerek' diye düşünüp ertesi sabah istediği vakitte uyanınca nasıl şaşarsa o da saatine bakınca öyle şaştı."

*"Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır.Doğar doğmaz o bilmeden başkaları veriyor.Ama yapışıp kalıyor ona.Onsuz olamıyor."

*" Hep tetikte olacaktı.Yasaktı dalgınlık.Daldı mı,büyük şehir insanı kornalar, çanlar, küfürler, gıcırtılar, çarpmalarla kendine geliyordu."

*"Araçları, kullanmaları gereken amaçtan sürekli olarak değişik amaçlar için kullanmak gösteriştir.Sağlam adamın elinde çevirdiği baston gibi.İnsan başını güneşten korumak için yapılan şapkanın,kadın başlarında yarım limon kadar ufalması gibi.Bir yere çabuk gidilmesi için binilmesi gereken bisiklete ,şortlu bacaklarla caddede gezinti için binmek gibi.Züppeliktir bu,gösteriştir."

*"Tutamak sorunu...Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaydaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kim zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine; sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutmağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi , pırıl pırıldı. Herkesin, “- Veli ağanın öküzleri gibi öküz, yoktur, ” demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimizi, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!"

Böyle işte...
Belki okumak istersiniz diye...